30 Mart 2012 Cuma

Güneş Koruyucu kullanmanın önemi




Bronz Tenli olmak


Günümüzden daha 100 yıl öncesine kadar , güzel ve asil olmak cilt renginin  beyaz ve açık tonlu olması ile bağlantılı görülürdü.


Bir kişinin özellikle bir bayanın ten rengi koyu ise, köylü, avam ve alt tabaka sayılır, çirkin görülürdü. Çünkü bronz tenli olmak tarlada ya da açık alanda çalışıyor olmanın yani işçi köylü sınıfının mensubu olmanın bir göstergesiydi. Toplumun üst tabakasında yerleşmiş olan fikir buydu. Cilt rengi doğal olarak koyu olan kimseler sadece bu nedenler bir çok madde kullanarak cilt rengini açmaya , ya da en azından daha beyaz tenli görünmeye yarayacak yöntemler uygulamaya mecbur hissederlerdi.


Yine aynı nedenle kadınlar ve erkekler deniz kıyafeti olarak mümkün olduğunca vücutlarını örten kıyafetler giyerlerdi. Bu şekilde  güneşten korunur ve "beyaz" kalmaya çalışırlardı.


1920’lerde bu algılama özellikle kitle iletişim araçları ve moda
endüstrisi tarafından bir dönüşüme zorlandı. Amerikan film yıldızı Douglas Fairbanks ilk kez bronz teni popüler hale getirmesi ve Avrupa’da modacı Coco Chanel’in defilelerinde bronz tenli mankenlere yer vermeye başlaması söz konusu rengin zamanla bir saplantıyadönüşmesiyle sonuçlandı. 1929’da Amerika’da yayımlanan bir makale “ortalama giyinen insan teni beyaz [ve] benekli, sağlıklı inansın tenini ise kahverengi, pürüzsüz ve düzgün”
olduğunu iddia ettiğinde (Featherstone 2001) 1920’lerde popülerleşmeye başlayan bronz teni sağlık üzerinden meşrulaştırmış hatta zorunluluk haline getirmişti. Sonuçta bikini ve hatta çıplak güneşlenmek bir moda haline dönüştü. Teknolojinin gelişmesi ile solaryum merkezleri yaygınlaştı. Güneşlenmenin, güneş ışınlarının sağlık üzerine çok olumlu etkileri olduğu, D vitamini bazı önemli ihtiyaçların ancak bol bol güneşlenerek sağlanabileceği gibi, romatizmal hastalıkların ancak güneşlenmek bronzlaşmak ile engellenebileceği, güneş ışığına maruz kalınarak bir çok hastalıktan korunmanın mümkün olduğu gibi yanlış bir anlayış toplumlara kabul ettirildi.